Son dönemdeki ekonomik gelişmeler ve para politikasındaki sıkılaşma doğrultusunda kredilere ulaşmanın geçmişe göre daha zor olduğu bir dönemdeyiz. Hal böyle olunca, bu durumdan ilk etkilenen kişiler şüphesiz küçük ve orta ölçekli işletmeler oldu. Nakit paranın daha kolay ulaşılabilir olduğu dönemler de dahi tedarikçiler müşteri çeki dediğimiz ciro silsilesi güvenilir olan çeklere rağbet gösterirken, şu anda şahsi çeklere olan rağbet daha da azaldı. Bu da küçük ve orta ölçekli işletmelerin alım satım işlemlerine olumsuz yönde yansıdı. Piyasada çeklere yönelik genişleyen bu ihtiyatlı tutum, çekle ilgili karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme suçu veya günlük hayatta karşılıksız çek düzenleme (keşide etme) suçu olarak da bilinen suç ve cezasına ilişkin farkındalığın artmasına sebebiyet verdi. Bu suçla alakalı geçmişten günümüze pek çok düzenleme yapıldı. Kimi zaman Anayasa’ya aykırılık iddiasıyla cezai sonuçları kaldırıldı denebilecek kadar azaltıldı, cezai şartların ortadan kalkması sonucunda mağduriyetin artmasıyla hapis cezası uygulaması tekrar gündeme geldi. Bugünkü yazımızda, karşılıksız çek düzenleme suçunu ve sonuçlarını genel olarak incelemeye çalışacağız.
Karşılıksız çek düzenleme suçundan bahsetmeden önce evvela, bu suçun işlenmesine neden olan birkaç etkenden bahsedelim. Çek, kıymetli evraklar sınıfında yer alan kambiyo senetleri grubunun bir üyesidir. Temelde bir ödeme aracıdır. Şöyle düşünebilirsiniz, satın alma karşılığında Ahmet’e yüklü bir ödeme yapacak olan Mehmet çek düzenleyerek “Ahmetciğim üzerimde şu anda nakit olarak bir milyon lira bulunmamakta, sen al bu kâğıdı X bankasına git ve ödemeni al” demektedir. Çekin ilk bakışta üç tarafı bulunur. Biri keşideci (düzenleyen), bir diğeri banka (muhatap) yani ödeyecek kişi ve nihayet lehtardır (lehine çek düzenlenen kişi). Lehtar keşidecinin düzenlediği çeki bankaya sunduğunda banka eğer keşidecinin hesabında çek karşılığına yetecek tutar varsa bu tutar kadar ödeme yapmakla yükümlüdür. Muhataba ibraz anında çekin karşılığı yoksa, muhatap “karşılıksızdır” (“çekin yazılması” olarak da bilinir.) işlemini gerçekleştirir ve çeki ibraz eden kişiye yani hamile (hamil lehtar olabileceği gibi ciranta da olabilir) sorumlu olduğu yaprak bedelini öder. Burada Mehmet (keşideci/düzenleyen) açısından en önemli yükümlülük çeki düzenlerken, çekte belirttiği tutarı hesabında bulundurmasıdır.
Görüldüğü üzere, çek bir “ödeme aracıdır”. Keşidecinin bize teslim ettiği çek ile bankadaki hesabından para çekmemize yarar. Yani nakit para gibi değerlendirilmelidir. Bunun sonucu olarak çekte “vade” olmaz. Çek görüldüğünde ödenir. Uygulamada çekin üzerindeki keşide tarihi ileri bir tarih olarak belirlenmek suretiyle, adeta bir vade oluşturulmaktadır. Bu yöntemle çek amacından aykırı şekilde teminat veya kredi amaçlı olarak da kullanılmaktadır. Söz konusu yöntem karşılıksız çek keşide edilmesi suçunun meydana gelmesinde büyük etkene sahiptir. Şöyle ki uygulamada mal piyasalarında ortalama satışların bazen 90, 120 veya 150 günlük vade ile yapıldığını kabul edersek, Mehmet’in Ahmet’e yapacağı ödemeyi örneğin 90 günlük ödemesini keşide tarihini 90 gün sonraya yazarak yapması mümkündür. Mehmet’in düzenlediği bu tür çekler uygulamada “90 günlük çek” olarak da adlandırılır. Fakat buradaki sorun, Mehmet’in çeki düzenlerken hesabında ilgili tutar kadar para olması gerekirken bu tutarın Mehmet’in hesabında var olup olmadığının veyahutta ibraz tarihinde olup olmayacağının bilinmemesinden kaynaklanmaktadır. Ahmet’in çeki ibraz etmeden bu durumu bilmesi mümkün olmadığı gibi teknik olarak Mehmet’in hesabına düzenlendiği çek tutarı kadar bir bloke de konmayacağından çek tarihinde Mehmet’in bu tutarı bulundurmaması/bulunduramaması da mümkündür. Bu nedenle pek çok işletmenin riski minimize etmek için müşteri çeki dahi olsa ödeme aracı olarak çekleri kabul etmekten kaçındığı, teminat mektubu veya bankalar tarafından kurulan çeşitli ödeme sistemlerini tercih ettiği görülmektedir.
Ahmet’in Mehmet’ten aldığı çekin karşılıksız çıkması durumunda karşılıksız çek keşide etme suçu meydana gelir. Ahmet bu durumda karşılıksızdır işleminin gerçekleştiği günden itibaren 3 (üç) ay içinde Mehmet hakkında icra ceza mahkemesi nezdinde şikâyetçi olabilir. Burada hemen belirtelim ki, Ahmet çeki ciro yoluyla Ali’ye verdiyse, çeki elinde bulunduran ve bankaya ibraz eden kişi (hamil) Ali de şikâyet hakkını kullanabilir. İcra ceza mahkemesi Mehmet hakkında çek bedelinden az olmamak ve en fazla 1500 (binbeşyüz) güne kadar olmak üzere adli para cezasına hükmeder. Adli para cezası 30 (otuz) gün içinde ödenmezse doğrudan hapis cezasına çevrilir. Mahkeme gerekli görürse adli para cezasını taksitlere bölebilir. Adli para cezası ödenmezse kamuya yararlı bir işte çalıştırma (“kamu hizmeti” olarak da bilinir) kararı verilmeden doğrudan hapis cezasına çevrilir. İcra ceza mahkemesi, Mehmet hakkında ayrıca çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına karar verebilir. Çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına ilişkin karar UYAP aracılığı ile MERSİS ile Risk Merkezine elektronik ortamda bildirilir. Bu ceza hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.
Karşılıksız çek keşide etme suçunu işleyen Mehmet’in önünde üç seçenek vardır: Birincisi, Ahmet şikâyet etmeden önce borcunu ödemek. İkincisi, dava açılması halinde dava sırasında borcunu faiziyle birlikte ödeyerek davanın düşmesini sağlama, ceza kesinleştiyse (hapis veya adli para cezası) yine borcunu ödeyerek hükmün bütün sonuçlarıyla ortadan kalkmasına karar verilmesini sağlamak. Üçüncüsü ise, yargılama veya cezanın kesinleşmesi halinde Ahmet’in şikâyetinden vazgeçmesidir. Ancak belirtelim ki, Mehmet adli para cezasını ödediyse, Ahmet’e olan borcunu ödemesi veya Ahmet’in şikâyetten vazgeçmesi halinde devlete ödediği parayı geri alamaz. Ceza alan Mehmet’in aldığı adli para cezası yanında Ahmet’e olan borcu hala devam etmektedir. Adli para cezası ödense veya hapis cezasına çevrildikten sonra infaz edilse dahi Ahmet alacağının takibi için yasal yollara başvurabilir.
Buradan hareketle, bu süreçlerde alacaklı ve borçlunun tüm aşamalarda iletişime açık olmasının büyük önem arz ettiği söylenebilir.
Bu yazı Volt Gazetesi’nin Ekim 2024 sayısında yayınlanmıştır.